Tıp ve ahlak arasında çağlar boyu devam eden kaçınılmaz bir ilişki vardır. Hipokrat yemini bunun en müşahhas ifadesidir.1 Ahlaktan tamamen kopuk ve normatif değerlerden büsbütün soyutlanmış bir tıp anlayışını hiç kimse ne tarihte ne de bugün savunmaktadır.2 Ancak bu ilişki nasıl kurulacaktır? Müslümanlar, Batılılaşma öncesi dönemde olduğu gibi, tıp ve ahlak ilişkisini kendi medeniyet, din ve kültürleri ışığında, kendilerine has bir yaklaşım ve metotla mı sürdüreceklerdir? Yoksa Batı’da materyalist bir yaklaşımla ve metotla oluşturulan biyoetik anlayışının sunduğu tıp ve ahlak ilişkisini mi benimseyeceklerdir? Aslında bu iki yaklaşım aynı sorulara farklı paradigmalar kullanarak cevap aramaktadır. Vardıkları sonuçlar da her zaman birbirinin z...