The concept of womanhodd in the novels of flora nwapa

İkinci Dünya Savaşıʼnın ardından 1960ʼli yıllarda Nijeryaʼnın bir sömürge ülkesi olmaktan kurtulmasıyla toplum bir değişim sürecine girdi. Yaşayış tarzı, gelenekler, eğitim, aile yapısı ve evlilik gibi pek çok alanda değişime uğrayan Nijerya toplumu, özellikle kadını bastıran, eski geleneklerin yaptırımlarından uzaklaşmaya başladı. Kadın sadece evi ve ailesi ile ilgilenirken Nijeryaʼnın emperyalizmden kurtulması ve bağımsızlığını kazanmasıyla kadın özel alandan çıkıp kamusal alanda da söz sahibi oldu. Diğer bir deyişle; kadın artık ekonomik bağımsızlığına kavuştu. Bu sayede erkek egemenliğinden kurtulup kendi ayaklarının üzerinde duran kadın, pek çok yazarın eserlerine konu oldu. Birçok siyah kadından farklı olarak Flora Nwapa, eğitimi ve görüşleriyle Nijerya Edebiyatıʼnda kendini öncü bir yazar olarak kanıtlamıştır. Nwapa yazdığı romanlarda Nijerya toplumunun gelişimine ayna tutmuş ve romanlarında kadının toplumdaki ikincil rolünden kurtulma çabasını işlemiştir. Nwapa geçmişten günümüze toplumda kadının kendini kanıtlayabilmesi ve bu rolden kurtulabilmesi için eğitimin şart olduğunu vurgulamıştır. Nijerya gibi sömürge altında bulunmuş bir toplumda insanların zor şartlarda yaşaması ve Batı toplumları tarafından ʻötekiʼ olarak nitelendirilmesi Nwapaʼnın eserlerinde ortaya çıkmaktadır. Böyle bir toplumda kadınlar hem sömürülen bir ülkenin insanı olarak hem de biyolojik ve sosyolojik açıdan bakıldığında sistem tarafından sömürülen özel alan ve kamusal alanda kadın olma durumunun getirdiği olumsuzlukları yaşamaktadırlar. İkinci Dünya Savaşı ile birlikte bağımsızlığın kazanılması, toplumun bilinçlenmesi ve eğitime gereken önemin verilmesi ile kadınların da ilerlemenin bir parçası olduğu kabul edilmiştir. Nwapaʼnın ilk romanı Efuru, Nijeryaʼnın sömürge altında olduğu bir dönemi yansıtmaktadır. Kadınlar köleliğin yaşandığı bu dönemde baskıcı toplumda ezilmektedirler. Kadından beklenen evinde oturup, çocuklarına bakmasıdır. Efuru erkek egemen bir toplumda okumuş ve ticari alanda kendini ispatlamış bir kadın olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yönü ile erkeğe biçilmiş olan rolleri bir kadın olarak kendinde barındırmaktadır. Geleneksel bir toplumda geleneklerden sıyrılmaya çalışan ama tam anlamıyla da bu geleneklerden kopamayan Efuru, evlilik ve annelik konusundaki başarısızlıklarından sonra kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmaktadır. Nwapaʼnın dördüncü romanı Women Are Different ise Efuruʼdan farklı olarak Nijeryaʼnın gelişmekte olduğu bir dönemde yazılmıştır. Sömürgecilik dönemi sonrasında Nijeryaʼda halen İngiliz Emperyalizminin etkileri izlenmektedir. Bu dönemde kadınların da eğitim görmeye başlamasıyla, ülke gelişiminin sadece erkeklere değil kadınlara da bağlı olduğu gerçeği gözler önüne serilmiştir. Nwapaʼnın Women Are Different adlı romanında üç kadın karakterin okul yıllarından itibaren Nijerya toplumunda yaşadıkları anlatılmaktadır. Üçüncü dünya kadınının yaşadığı evrensel problemler ile onlar da karşı karşıya gelmektedirler. Ekonomik özgürlük için savaşan bu kadınlar, kendilerine bir kariyer sağlayabilmek için çalışmakta, bu sayede kendilerini toplumda kanıtlayabileceklerini düşünmektedirler. Kariyer için mücadelelerinin yanı sıra aile kurumundaki görevlerini de yerine getirmektedirler. Erkekler tarafından terk edilirler; aileye bakmak, çocukları yetiştirmek tamamen onların görevi haline gelir. Women Are Different zor yaşam şartlarıyla tek başına mücadele eden kadınların ele alındığı bir romandır. Postkolonyal feminist bakış açısı ile incelenen bu romanlarda başlıca kadın karakterlerin içinde yaşadıkları toplumda kadın olmanın getirdiği zorluklar ön plana çıkmaktadır. Efuru ve Women Are Different Nijeryaʼdaki farklı iki dönemi yansıtır. Kadınların geleneksel bir toplumdan modern bir topluma geçiş döneminde yaşadıkları değişimler farklı boyutlarıyla ele alınarak anlatılır. Bu toplumda kadınlar yine erkek egemen sistem içinde var olabilmek ve bu sisteme karşı durabilmeyi de başarabilmek için mücadele etmek zorundadırlar. Diğer bir deyişle, varolan sistemin kadın üzerindeki baskıcı ve zorlayıcı etkisi tüm toplumlarda gözlenen ortak bir sorundur