1980'li yıllardan itibaren küreselleşme ile birlikte Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu, İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı gibi uluslararası ekonomik kuruluşlarca gelişmekte olan ülkelerde yönetişim modeli inşa edilmeye başlanmıştır. Böylece yabancı sermayenin söz konusu ülkelerdeki güvenliğinin sağlanmasına ve küresel pazar ortamının yaratılmasına yardımcı olunmaktadır. Yeni politik eksen, gelişmekte olan ülkelerin hükümetleri, sermaye sınıfı ve sivil toplumu içine alacak biçimde oluşturulmaktadır. Sivil toplum söylemi hem kalkınma hem de demokrasi talebini karşılayacak bir bağlamda kullanılırken, bu bağlamın politik zeminini de sürdürülebilir kalkınma ve çok ortaklı yönetim anlayışı oluşturmaktadır. Ancak y...